Salı, Temmuz 10, 2007

Sen Hangisisin


Uyanık insanlara uyuz oluyorum, bazılarının bazı şeyleri önceden düşünmesini istemiyorum.Hakları çiğneyenlerden nefret ediyorum ... gibi konulardan aşağı yukarı hepimiz şikayetçiyiz ama 'dur' diyemiyoruz.Biz bunları sevmiyoruz ama aramızda yaşatıyoruz.İyilerin oranı kötülere göre hayli yüksek diyoruz.Ama kötülere söz geçiremiyoruz.Kötüler malın en iyisini götürürken biz seyrediyoruz, ama iyiliğin bizimle olması bizi sevindirmeye yetiyor.Kötülerden korkuyoruz ama belli etmiyoruz.Belki de bu yüzden kötüleri kendi elimizle var ediyoruz.Bizim iyi olmamız onları rahatlatıyor.Bu güne kadar sıramızı, yolumuzu, oyunumuzu, sevdiğimizi hep kötüler kaptı.Bizse iyiydik.Sen iyi oldukça kötüleşen insanlar var.Senin üzüntünle mutlu olan kişiler var.Amacın kötüleri mutlu etmekse eyvallah ama bu durumda haksızlıklara başkaldırma gibi bir lüksün de olmayacaktır

Pazar, Temmuz 01, 2007

Miş-li Geçmiş Zaman

Hep minareli, ayrıntı camlı camiinin minaresinden, komşunun apış mahremiyetini dikizleyen müezzin, bir dengesizlik ve şehvet anını iyi değerlendirerek aşağı yer çekimleniyor. Ne anlaşılmazdır ki, henüz yere düşmemişken daha ortada fol yok, yumurtanın birazı rafadanken ölüyor. Cenazesine konu komşular gelip dedikodu yapıyorlar. Konu, komşu, dedi, kodu birbirine giriyor.
Saçların kendinden permalı. Kuaför çatlatan bir güzelsin. Seni daha önce bir yerde mi gördüm, yoksa şimdi mi uyduruyorum?
Diyorum ki,
— Bilmiyorum. Belki bir dolmuşta, bir zahmet şunu uzatabilir misinizleşmişizdir…

Hüzünbaz Sevişmeler – Yılmaz Erdoğan


Beni bilirsin bu paragrafın başındaki iki kelimeyi söylemeyi çok severim ve şayet bir gün filmi yapılacak kadar önemli biri olursam beni Fikret Kuşkan’ ın canlandırmasını isterim. Bakma hayat, aslında bu kadar ele ayağa düşmezdim ve vaktim olsa inan ‘geniş zamanlar’ dizisini izlerdim. Bana durup durup gel deme. , Murat, 'kekilli' olmasa da Beyoğlu aydınlık. Gözden ıraq olan gönülden Suriye esprisi gerçekmiş ve hayat onsuz da ilerliyormuş.Papatyaların ağzı torba değilmiş ki, öss’yi de kazanmak gerekiyormuş.Büyüklerin hep doğruyu söyledikleri büyüdükçe anlaşılıyormuş ve kaybolan yıllar’ mış.Bir dizinin başında Osman Sınav (ste) yazdığında o dizi tutarmış ve süper baba, bölüm bitince Şevket Altuğ'muş oluyormuş, yani endişelenmeye gerek yokmuş. Sonra bu yazıyı okuyan bir kişi, 7 kişiye de okumasını tavsiye etmiş, böyle yapmazsa dileği kabul olmayacak ve işleri cümbür cenabet gidecekmiş ‘bak bu gerçekmiş’. Alis kız başına harikalar diyarında günlerce ne poq yiyormuş. Anlayana sivrisinek saz anlamayana Sagopa Kajmer bile azmış (aslında sagopa kajmer azmamış, lafın gelişiymiş). Yine bir gün ceza kıraca sövmüş ve aşırı kıraç militanlar sokaklara dökülerek hepimiz kıracız, hepimiz toprağız demişler. Spiker kağıtları toplarken altta RAMSEY yazıyormuş.Ve bu bir reklamdan çok bitişi anımasatıyormuş !?!

Çarşamba, Haziran 13, 2007

Git(me)ler


Gitmeler bana yarım kalmış bir şarkıyı hatırlatıyor, hele ki şarkıdan kasıt hiç söylenmemiş bir şeyse işte o zaman müzik eşliğinde salya sümük ağza sıçılıyor demektir.
Dur demeyi beceremem kimseye, ‘kal’ diyemem gitmek isteyene. Belki de hep bu yüzden kaybeden oldum başta ‘seni’ olmak üzere, halbuki ne kadar büyük harfle yazılası bir baş harfin vardı. Her şey senle tamam oluyordu, şarkılar, sigaralar, uykusuz geceler, gündüzler, boş sokaklar, loş ışıklar, kafiyeler ve bilemezsin neler neler...
İşlek caddeler üzerlerindeki duvarlara yazılan yazılar kadar kısa ve özdü söylemeye çalıştığım. Neyse artık sen gidiyorsun hiç gelmediğin gibi. Ve bilmiyorsun bu şehrin ‘sen’ tüteceğini. Geçmediğin sokaklar bile ardından ağlayacak, sebepler-sonuçsuz kalacak. Tamlamaların tamlayanı olmayacak. Ve belki de bir daha bu kadar cümleyi bir araya getirmeyeceğim senin hakkında, yolun açık olsun. Gitme demeyeceğim ama gelmezsin bir daha umarım.

Şablon Kayması

Arkadaşlar blogumun şablonuyla çok oynadığım için bazen bozabiliyorum şu anda olduğu.Anlayışla karşılamanızı istiyorum.Ne yapim acemiyim işte hıhh!

Anlayışınızdan dolayı teşekkürler

Dipnot!Yardım etmek isteyen olursa biraz naz yaparım ama engel olmam :)(:

Pazar, Haziran 10, 2007

Bir Varmış Lise Yokmuş


Hayır yanlış duymadınız, aynı başlıktaki gibi.

Hani şu bahçelerinde maç yapılan, tuvaletlerinde sigara içilen, duvarlarına yazı yazılan, arka bahçelerinde sevgiliyle buluşulan, şu haftanın 5 günü gitmek zorunda olduğumuz sosyalleşmenin % bilmem kaçını tamamladığımız yer artık benim için yok. Aslında bu sırf lise için değil, tüm okul hayatımız için geçerli (üniversiteyi de sayarsak).Çünkü üniversiteyi okulla aynı tutmak doğru değil bence. Çünkü üniversite serbest meslek gibi bir şey, okul ise memurluk sayılır. Çünkü üniversitede kısmen de olsa para sıkıntısı çekersin fakat lisede yaşın itibariyle sana bakmakla hükümlü ailen vardır büyük bir ihtimalle.Çünkü üniversite sadece gitmemiş olanlara havalı gelir, liseye ise herkes gidebildiği için havası olmaz.Çünkü lisenin iyi, üniversitenin kötü yönleri vardır.Çünkü üniversitenin iyi lisenin ise kötü yanları vardır.Çünkü aralarında dağlar kadar fark var.Çünkü bir kelime çok tekrarlanıyorsa bilin ki bir şey çok heyecanla ve korkuyla karışık anlatılıyor demektir.
Ben liseyi bitiriyorum, sınıf arkadaşlarım da! Ne kadar titresek de bir araya geldik mi soğuk bir bankın üstünde her şeyi unutup akşama kadar çene çalabileceğimiz, maddi, manevi ve bir o kadar da coğrafi konum itibariyle yakın olduğumuz arkadaşlarımız bir daha hiçbir yerde olmayacak.

Salı, Haziran 05, 2007

Kırıkalp


Şu üçgünlük dünya için aslında birbirimizin kalbini kırmaya değmez mi? Eğer siz bu üç günlük dünyanın 2,5 gününü birisi için harcarsanız nitekim onun kalbini ve daha fazlasını kırmaya hakkınız vardır.Unutma ki tek taraflı hiçbir maçın galibi sen olamazsın.Eğer maçı birisiyle yapacaksan muhtemelen bu galip gelmek içindir. Bu hayatta babana bile güvensen, güvenemeyeceğin kişiler vardır unutma.Giremediğin bahçelere soktuğun kişiler, güllerini yolunca anlarsın dediğimi.Biz hep boşa gitsin diye mi veririz değeri.Oysa hayır o diğerlerinden çok farklıydı başında.Geriye kalan bir umutlarım derken o da elden gidince avuntularınla yetinmeye çalışırsın…

Yüklemeye çalıştığım mana iki kelimeden oluşuyordu altıüstü. Sana o bile fazla geldi, kaldıramadın.

Diyelim ki yanlışlıkla göz göze geliyorduk, karşılaştığımızda yanlışlıkla sakarlaşıyorduk, elim ayağıma senin için değil öylesine dolaşıyordu, avuçların sıcaktan terliyordu. Hadi hepsini yedik normaldi, biz ayrı dünyaların insanlarıydık… Ama peki bizi bu kadar birleştiren, vazgeçirmeyen neydi? Kader deyip geçelim istersen. Çünkü bir suçu karşındaki suçlu bile olsa yüzüne vurmak ayıptı değil mi. Biz öyle görmüştük büyüklerimizden. Ama büyüklerimiz halt etmiş. En büyük fırsatları hep içimizdekileri gizleyerek bombok ettik. Pardon yine senden yapamayacağın bir şey istedim galiba. Alışkanlık oldu herhalde. Ama bu sefer ısrar etmiyorum bak. Sen suçumu yüzüme vurma, ben itiraf edeyim:
Seni köpekler gibi seven bendim. Ne kadar kızsan da karşılığında iyilik bulduğun kişi de bendim. Her zaman arkanda olan, sevgilinden ayrıldığında teselli eden, gözünü kırpmadan her dediğini yapan yine bendim. Sen hiç kimsenin olmadın benim olduğun kadar. Hiç kimsen de olmadı benim olduğum kadar. Benim gibi bir enayi bulmak zor bu zamanda. Ama telaşlanma bu enayi bir telefon kadar yakın olacak her zaman da.

İçinde sen geçen kelimelerle kirletmek istemezdim kâğıdı, ama biliyorum o darılmaz bana…

Kavak Yelleri


Filmin başrollerini Dağhan Külegeç, İbrahim Kendirci, Pelin Karahan ve Aslı Enver oluşturuyor.Ama bundan daha önemlisi dizinin müziklerini Pinhani yapıyor.Pinhani gerçekten güzel sesi ve müziği olan bir grup.Zaten dizinin müziğini ilk kez duyan birisinde bile hoş bir etki bırakıyor.Dizinin senaryosu da gerçekten güzel bence.Diğer gençlik dizilerinden daha kaliteli ve gerçekçi hiç olmazsa ve dizide bir peri veya cadı da yok.Liseden mezun olacağım şu günlerde liseyi özletti birden bana.
Dizinin resmi web sitesi www.kavakyelleri.tv de diziyle ilgili resimleri, fotoğrafları, fragmanları ve daha bir çok şeyi bulabilirsiniz.Dizi her perşembe saat:20:00 de yeni bölümleriyle Kanal D'de iyi izlemeler.

Pinhani'ye dönecek olursak bir süredir internet aleminde sessiz sedasız yayılan bir rock müzik grubu. Bence Dumandan sonra alanında en başarılı grup.Onlarla ilgili söylenecek çok şey var.Dizinin jenerik müziği olan Hele bi gel şarkısı grubun ilk ve tek albümü olan İnandığım Masallar'ın çıkış parçalarından.Altta Hele bi Gel'i dinleyebilirsiniz. Ve Pinhani' nin albümünü de buradan indirebilirsiniz.



powered by ODEO

Hele Bi Gel Parçasını indirmek için tıkla

Pinhani - İnandığım Masallar albümünü İndirmek için Tıkla (Rapidshare)

Çarşamba, Mayıs 09, 2007

Traji - Komik



Hadi gel bir resim çektirelim. Ama öyle sıradan değil. Mümkünse bir hayat bilgisi kitabındaki gibi. Mutlu bir görüntü havası katsın diye.Bilirsin bir araya gelince pek mutlu olamıyoruz.’Ama’ lar da kurtarmıyor ve niye hep senin dediğin oluyor? … Küçükken büyüklerimize özenip oynadığımız evcilik oyunlarında böyle olmuyordu ki.Sen oyunun kurallarını ne çabuk unuttun.Yoksa sen büyüdün mü.Ya da ben mi küçüğüm…
Noolur bana böyle davranma oysa ben seni seviyorum hatta o p.çten daha çok kıymetini biliyorum.Ama senin gelin olduğun oyunlarda hep o damat oluyor.Bense bakakalıyorum zoraki sırıtmalarımla birlikte arkandan.Ama seni mutlu eden şey ne peki? Seni kazanmak için üzmek mi gerekiyor? Ben zaten üzülüyorum bu ikimize yetmiyor mu.Senin üzülmene gerek yok ben yerine üzülürüm.Aşk üzülmek mi yoksa?.Ben ne zaman büyüyeceğim. Eğer ikiyüzlü bir g.toş olsaydım benim olurdun. Davul bile dengi dengine derken bunu mu kastediyorlar yoksa (ben demiyorum atasözü diyor).Demek ki böyle acıklı atasözleri benim için değil de sanaymış.Boşuna alınmışım.Sahi ben ne zaman büyüyeceğim.Sen birini sevdiğinde gelip de bana sorma benden fikir isteme.Böyle zamanlarda kendimi pezevenk gibi hissediyorum (Sana o..spu demek istememiştim dilim sürçtü).Hadi gel beraber bir sinemaya gidelim benim çok beğendiğim,seninse sıkıcı bulduğun bir filme.Eskide senin beni anlamayadurduğun günlerdeki gibi … Ya da s.ktiret sen onu bunu biz birbirimizi unutalım hiç hatırlamadığımız gibi, yoksa ben ya şizofren olacağım ya da katil.Gel birbirimizi unutalım sonra nasılsa bir parkta sen kız çocuğun, ben de oğlumla karşılaşırız,kaderin cilvesi ya, sonra bizim çocuklar birbirine iş atsınlar.Hatta ayrılırken ağlayıp zırlasınlar. Benim karım senin de kocan ölmüş olsun peydahladıklarını yadigar bırakarak.Saçlarımız beyaz olsun yıllar sonra o karşılaşmada.İşte ne bilim filmlerde gördüğüm gibi,bilinçaltımdaki gibi.Sonra seninle ‘bakma’ eyleminin en işteş halinde uzun uzun işteşelim.Sonra sen beni yıllar sonra anlamış ol.Ben de neden yıllar sonra diye hayıflanayım.Sen pişman olduğunu bi kere daha söyle ben bir sigara daha yakayım.’Son gülen iyi gülemese’ de öyle bir enstantene olsun.Sonra bir figüran çıkıp sana laf atsın ben de tüm yılların yokluğunun, benden olmayan çocuğunun,senaryoyla ilgili daha ne varsa ..acısını bu figürandan çıkarayım.Sonra sen benim yaralarımı temizle ‘acıyor mu’ diye sor yine işteşelim.Ve artık sen de benim gibi mutsuzsundur.Evlenmesek de film boyunca birkaç kaçamak yapalım.Çocuklarımız büyüyünce evlensinler birbirileriyle (ilk gördükleri anda aşık olmuşlardı zaten).Onlar evlenince bizim de rolümüz bittiğine göre ölüm döşeğinde veletleri başımıza toplayıp birkaç gerçeği açıklama vakti de gelmiştir. Esas kızla esas oğlan ihtiyar ve bahtiyar olup da gözleri arkada kalmadan gidince çocuklar rahat bir nefes almıştır.Ve tam bu sırada filmin en dokunaklı sahnesinde (müzik eşliğinde) ekrana karıncalanmaya benzer değişik şekiller yansıtılır ve SON Yazar onlar ermiş muradına (ben de yedim) siz de çıkacak biyer bulun artık …

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

Ben Hiç Ateşböceği Görmedim



- İki kişinin bildiği sır değildir.

- Peki herkesin bildiği ?

- Doğrudur

- Ya kimsenin bilmediği ?

- Hazinedir.

- Tek benim bilmediğim ?

- dedikodudur.

- Yalnızca benim bildiğim ?

- İşte o yoktur…

Belli kişilerle gezerdik.Düşüncelerimiz aynıydı.Aşağı yukarı aynı şeyleri sever, aynı kızlara laf atar, aynı derslerden kötü not alırdık.Biraraya geldik mi yıkılmazdık nasılsa… ya da öyle sanardık.hiç zor duruma düşmemiştik ama düşsek de beraber olacağımızı sanırdık, sanırdım. Aslında kimse bizim kadar bilmezdi.Öyle ya en damar şarkıcıları da biz dinlerdik. Bilmezdik ki dalga geçtiğimiz inekler kadar olamayacağımızı. Yoksa sonunu düşünen kahraman olabilir miydi ?

Bize gençlikte yaptığımız çoğu hareketin aslında ya arkadaş ortamına uymak için ya da birine beğendirmek için yaptığımız söylense güler geçeriz herhalde. Aslında bu böyle arkadaşlar.Ve ne yazık ki kişiliğimize yön veren (verdiren) kişilerin hayatımızda sadece bir figüran olduğunu hiç mi hiç düşünmedik.Hiç sonu yoktu zaten okulun. Ve nasılsa kral arkadaşlarımız vardı zor zamanlarda.İnsan olmak zor zanaat deyip hayvanca yaşayanları katmıyorum. Ama her şeyin bedelinin olduğu bir dünyaya da bedava s.çamazsın ki .